Denounce with righteous indignation and dislike men who are beguiled and demoralized by the charms pleasure moment so blinded desire that they cannot foresee the pain and trouble.
Read More
BioTR Academia
Biotr Academia, alanında uzman yazarlarımızın bilimsel ve teknik çalışmalarını, araştırma sonuçlarını ve analizlerini paylaştığı seçkin bir bilgi platformudur. Burada yayımlanan içerikler; akademik titizlikle hazırlanmış, güncel verilerle desteklenmiş ve okuyuculara güvenilir bilgi sunmayı hedefleyen makale ve raporlardan oluşur. Amacımız, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeleri takip eden tüm okurlara derinlemesine ve doğru bilgiler sunmak; bilgi paylaşımını teşvik ederek akademik ve sektörel gelişime katkı sağlamaktır.

''Ben size, bu kez sadece bilimi rehber edinin diyorum. Toplumda %3 olan Arayıcı, saygın, entelektüel birikimi olanları sevin ve onları sahaya çağırın. Onlara hak ettikleri onurlarını verin, sizin için yararlı olacak aramalarını destekleyin. Hadi kesişmeyen yoldan eşinizi, çocuğunuzu da alarak bahçenize, kendi cennetinize gidin!.. ''
Süleyman Bayramoğlu
Founder
Son 15 yılını özellikle blokchain ve biomimicry üzerinde araştırmalar yaparak sürdürdü. Bu alanda çalışmalarına halen devam etmektedir. Bu bağlamda birçok projeyi hayata geçirdi. Bunlar; Biotr, Bioiklim, Biopex, Biowrap gibi 21. yüzyıla hitap edecek yeni markalardır.
ÖNSÖZ
Bu kitap bir hayat hikayesi olarak başladı ve sona doğru bir Antolojiye dönüştü. Ömrümün 60 yılında okuyarak içselleştirdiğim ve beynimin özgün ağında arşivlediğim bir belgeyi okuyacaksınız.
Evrende varlık bulmam için açılan parantezde zigot evresinden başlayan ve metabolik faaliyetimin bitimiyle sönecek olan yaşam sürecimi, bilgi penceresinden kayıt altına almak istedim. Varoluşum, Belirlenim Yasaları (Emerge) gereği, içine doğduğum evrensel okyanustan ayrılan bir paketti. Bu eserle, canlılık ve bilinçlilik serüvenim, oldukça somut bir belgeye dönüşsün istiyorum.
Zamanın tanıklığında olgularımı yaşayarak geçmişte beynime kaydetmişken, bu kez daha objektif bir kanıt olan belgeye dökmek istedim. Bunu yaparken hayatımı bütün değil sadece önemli virajlarıyla incelemenize açtım. Ben ve Siz olarak bir de bizi birbirimize bağlayan ağ olarak, anlatmaya özen gösterdim. Yaşarken nasıl bilgilendiğimin hikayesini yansıttığım bu belge, aslında özetin de özetidir.
Cevabını aradığım şey; insan yavrusu büyürken içine doğduğu kültürden nasıl bir etkileşim alıyor? Yaptığım 70 yıllık deney bu…
Bu şeffaf algoritmayla sundum, yani Ben’i önünüze koydum ve görün istedim. Bu denli açık veriler size daha önce sunuldu mu bilmiyorum. En azından ben okumadım. Barı siz okuyun!.. Size tüm açıklığıyla sunduğum bilgiler az bulunan bir üründür ve nadir zamanlarda ortaya çıkar. Tıpkı Agave bitkisi gibi, ömrü boyunca bir kez çiçek açan…
Biraz da bu metinleri kendi kişisel tarihime not düşmek için açmış bulunuyorum. Dünya görüşümü (my way of life) sadece sonucuyla değil belirlenimiyle, oluşumuyla canlı izlemenizi istiyorum. Amacım size hikaye anlatmak ve beni onaylamanız değildir. Burada yaptığım şey kendime söyleyebildiklerimi size de duyurabilmektir.
Belki benzer denemeler çoğu kez bir sanat olarak dışa vurulur. Haliyle muhataplar kendi algılama kapasitelerine göre bir emilim sağlarlar. Ben bu çalışmayla kendime ‘kendimi’ anlattım. Size de okurken, kendinizi kendimce daha iyi tanıyacağınız bir şablon vermeye çalıştım.
Onca yıllık kişisel laboratuvarımda, araştırmalarımda topluma çok yakından baktım ve ne acıdır ki; toplumların kendilerini yönetecek genel geçer, elle tutulur bir sistemi hala kuramadıklarını gördüm.
Bilinen ilk Mezopotamya şehir devletlerinden bugüne kadar aranan tam fonksiyonel ve adil evrensel geçerlilikte bir sistem henüz bulunamadı. Haliyle aramalarımı topluma dönük anlamsız israftan vazgeçerek bireysel çözümlere yönelttim. Çok istediğim halde diğer bireyler gibi toplumu her yanlışıyla, her çirkinliğiyle sevemedim. Sonuçta hep yalnız kaldım. O dağ yolunda 12 yaşında, ilahi yalanı keşfettikten sonra, bir daha iflah olamadım. Aradan geçen 60 yılda yaşayarak anladım ki; doğru, büyük yalanmış…
Örneğin son yıllarda ‘Açık Toplum’ çok kullanılan modern bir kavramdır. Ancak ‘açık’ derken içinde gizlenen kapalı bireyler sayesinde birileri diğerlerinin enerjisini aşırmayı rahatça sürdürüyor. Oysa esas olan bireylerin açık olmasıdır. Buna benzer bir diğer çelişki Laik Toplum kavramıdır. Toplum dediğiniz içi boş bir kavramdır. Asıl olması gereken bireyin laikliğidir… Bu da ‘mutlak mümin’ için imkânsızdır. O nedenle tanımlar devamlı muğlak bırakılıyor.
Böylesine yalanlardan dizilmiş kutsal inci kolyeleri, uzun zamandır boynuma takmadım. Açıkcası benim için toplum Bitti. Gelecekte bireye ne toplum, ne de sosyal medya yarar sağlayacaktır.
Ayrıca burada eserlerinden yararlandığım yazarları da ortaya koydum. Onların eserlerinin benim üzerimde oluşturduğu etkiyi, yol göstersin diye kronolojik olarak size de sunmak istedim.
(Bunu yaparken öğrendiklerimi, benim fikrim gibi sunmak da istemedim. Zevahiri kurtarma amaçlı muğlak dip notlar geleneğine ise uymadım. Elimden geldiğince direkt yazarı sizinle karşılaştırmayı seçtim.) İşte bu yönüyle denemem belki antoloji gibi oldu.
En çok istediğim şey, beni okuduktan sonra kendinize karşı açık olmanızdır. Eğer size sunduğum bu itirafımı okuyunca, sizin de aynı açıklıkla bana veya birilerine, kendi hakkınızda bir şeyler söylemek isterseniz sizi severek dinlerim. Tek taraflı, duyuru tarzı yayın yapmayı sevmem. Okuyucuyu yorar ve zor temin edilen enerjinizi çabuk bitirir. www.genmem.net adresimde sizleri karşılıyabilirim.
Hayatınızı çok basit bir stratejiye dayandırırsanız korkusuz olursunuz. Sizi asla her iki alemde hack’leyemezler. Bir avukat olarak size çağımızın son kandırmacasını da söylemeliyim:
KVKK (kişisel verilerin korunması kanunu) bireye sunulan bir imkân gibi duruyor. Sunucuların sizi aşan akıllı sistemleri, Yapay Zeka düzenekleri ortadayken dijital ortamda, hele onların minderinde korunma, yalanın daniskasıdır. Düşünün; fiziki dünyada 15 bin yıldır bir düzen kuramayan, habire bireyi sömüren sistemler, şimdi sizi devasa veri bulutlarında, sanal alemde, metaverse soygun mezatında güvenli yolculuğa çıkartacak!.. Yalan! Bu alanda sadece kazançlı çıkacaklar hukukçular başta olmak üzere yazılım ve güvenlik şirketleridir. Bedava yoldan sizin derinizi soyacaklar.
Elinizdeki en emin yol, beyninizden çıkanları kontrollü salmaktır. Ben 50 yıllık iş yaşamım dahil hiç sır üretmedim ve tutmadım. Dolayısıyla ‘hırsız polis’ oyununa gelmedim. Bunu nasıl başardığıma dair ip uçlarını eseri bitirince daha iyi anlayacaksınız. Her zaman kendi minderinizde güreşin, başkasının minderinden güreştiğiniz kişiye yenilmeden dönemezsiniz… Eğer emin değilseniz sakın yarışa girmeyin. Çekilin! Metaverse, second life gibi sanal alemler en sofistike hırsızlık sistemleridir, dijitalde uzman değilseniz hemen dalmayınız.
Şu gözlemimi de eklemeliyim: Şok altındaki insanlık, teknolojideki tehlikeyi hissetmiyor ve görmüyor. Trans hümanizm çağı ışık hızında gelirken onlar ‘meleklerin cinsiyetini’ tartışıyor. Ortaya çıkan yenilikleri; Yapay zekâyı, Neo kortekste olan örüntü tarayıcısını, kullandığı 300 milyon Gizli Hiyerarşik Markow Modelini (HHMM) hiç tanımadan, ansızın hayattan çıkacak, yok olup gidecekler.
Size söylemek istediğim önemli söz; zor elde ettiğiniz enerjinizi asla savurmayın. Güneşten gayrı bedava enerji veren hiçbir kaynak yoktur. İçine doğduğunuz kültürle kirlenmiş beyninizin yerine, başka açılardan ışık veren fener tutarak aydınlatmak istedim. Ben hep Kutunun Dışında Düşündüm (Thinker outside of the box). Eğer size bu eserle bazı kazanımlar, eleştirel bakış açıları, yeni bir vizyon sağlayabilirsem ne mutlu bana. Amacım Kesişmeyen yolları (Non- crossing paths) kullanarak hedefe ulaşmanızdır. Yani; çatışmasız, israfsız, verimli ve yepyeni bir Dünya Görüşü (Way of Life) kazanmanızdır. Bence bilimsel gelişmeler ile, evreni fiziki olarak bütünlüklü sunan kavrayışı yakaladık. TAM’a yakın noktadayız. Eğer birey bazında bir ilerleme sağlanacaksa bu, onun 22. Yy da yeterli olacak seviyeye ulaşması hedefini taşımalıdır. Yanı TAMINSAN doğmalıdır. Umarım…
Bir önsöz
Bu gün ”Mahşere Dünyadan Geçilir” adlı oyunu yeniden yazmaya karar verdim.Oysa onu ilk kez 1968 yılında Rize’de yazmıştım. Orada akşamları ve hafta sonları yatılı kuran kursunda medrese eğitimi,kalan sürede de milli eğitimin belirlediği lise derslerini öğreniyordum.Sonradan öğrendim ki, bu durum Tevhidi Tedrisat Yasasına aykırıymış ama Of ve Rize’de ise çok yaygınmış. Ailemin, yoksulluğu nedeniyle kuran kursunda ücretsiz kalarak okumama ancak razı olduğunu sanıyorum.
Bu oyunu bir hafta sonu kurstan izin alarak gittiğim dağ köyünde, aralıksız elli saat çalışarak ailemim yanında iken yazdım.Avuç büyüklüğündeki teneke kutudan dönüşme bir gaz lambamız vardı.Yazmak için iki gece sürekli onu yaktım, anneme ise zorunlu bir ödev diye söyledim; zira onların aylık yakıtlarını tüketmiştim.Sonuçta üç perde olarak yazdığım oyun, o yıl okulun yıllık etkinlikleri içinde sahneye konuldu. Benim için ise bir mucize gerçekleşmişti.Sevgili edebiyat öğretmenim Mehmet Bey oyuna karar verdiğinde, onu benim yazdığımı bilmiyordu. Okulda öğretmenler dahil herkesçe çok beğenildi, ama beş yüz metre ilerde ki medresede ise olay duyulunca kızıl kıyametler koptu…Babam acele çağrıldı,iyice işlendi.Böyle bir oyun yazdığım için önce kurstan ve evlatlıktan reddedilmem, sonrada okuldan Trabzon Lisesi’ne sürülmem sağlandı. Böylece benim yaşamım ve eğitimim zor bir döneme girdi. O şartlarda ancak anneciğimin gizli destekleri sayesinde okuyabildim. Artık iyice azimli ve karalıydım ne pahasına olursa olsun okumalı, böylece haksızlıklarla mücadele için yetenekler kazanmalıydım. Bu düşünceyle 1969 yılında üniversite sınavlarından 316 puan almama rağmen 160 taban puan arayan İstanbul Hukuk Fakültesini özellikle tercih ettim.
Şimdi elli iki yaşındayım,üç torunum var.Üyesi olduğum Bakırköy İşadamları Derneğinin açtığı tiyatro kursunda öğrenciyim. Beni, 11 Eylül 2001 “New York Felaketi” çok derinden sarstı.İlk metnini yıllar önce kaybettiğim bu oyunu yeniden yazmaya karar verdim.İslam Dinin dünyada mikro ve makro düzeyde neler yaptığına ayna tutmaya çalıştım.Acaba dindar toplumlarda çocuklar yetiştirilirken bazı temel yanlışlar yapılmıyor mu?Çocukların inanç dünyası aileye emanet edilebilir mi ? Bu sorunları 21.yüzyılda insanlığın ortak incelemesine sunabilir miyim? Öyleyse bazı cevaplar zamanın kozasında uykuya yatırılmış olan bu hikayede saklı olmalıdır.
Umarım gençken elde ettiğim yazabilme başarısını şimdi de gösterebilirim. İzleyelim…
Süleyman Bayramoğlu
12 Eylül 2001 Florya-İstanbul/Türkiye
27/02/2002 İstanbul
————-
POZİTİF DÜNYA
Negatif Dünya (şu an ki elektronları eksi yüklü dünya) ile tam zıddı elektrik yüke sahip yarım metre ötede, bir de “Pozitif Dünya“ vardır. Yirmi birinci yüzyılın bilim adamlarına göre, o dünya tamamen karşı maddeden yapılmıştır. Bu İkiz Dünyalılar milyonlarca yıl birlikte yaşadıkları halde birbirlerinden bir türlü haberdar olamazlar. Fakat bir gün CERN de bilimsel çalışmalar esnasında, kaza sonucu bu “Pozitif Dünya” birkaç saatliğine sizlere görünür. İşte şu an siz seçkin izleyiciler tam da 11D gözlükler ile görmeye uygun, uzay-zaman koordinatlarına konumlanmış bulunuyorsunuz. Sizler bu oyunda kendi dünyanıza hiç de uymayan bazı ilginç hikâyeler izleyeceksiniz. Merak etmeyin hiç de düzeninizi…